Biyoçeşitlilik Nedir ve Neden Önemlidir?

21.12.2024

Biyoçeşitlilik, doğanın sağlığı ve sürdürülebilir kalkınma için kritik bir öneme sahiptir. Ekosistemlerin dengesini ve yaşamın sürekliliğini etkileyen bu kavramı, yazımızda kısaca açıklayacak ve biyoçeşitliliğin korunmasının neden bu kadar önemli olduğunu ele alacağız.

 

Biyoçeşitlilik Nedir?

Biyoçeşitlilik kavramı, dünyada var olan her türlü  canlı organizmayı - bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar - ve bu canlıların içinde bulundukları ekosistemlerin çeşitliliğini ifade eder. Dünyada veya belli bir bölgedeki canlı çeşitliliğini tanımlar. 

 

Biyoçeşitlilik üç temel düzlemde değerlendirilir;

1. Genetik Çeşitlilik

2. Tür Çeşitliliği

3. Ekosistem Çeşitliliği

 

Genetik çeşitlilik, bir türün gen havuzunda barındırdığı genetik çeşitliliği ifade eder. Bir tür içinde ne kadar çok genetik farklılık barındırıyorsa olası hastalıklar karşısında var olmaya devam edebilme kapasitesi o kadar yüksektir. Genetik farklılıklar sürekli değişmekte olan çevresel koşullarda türün devamlılığını sağlar. 

Tür Çeşitliliği, belli bir bölgede bulunan farklı türlerin sayısını ve bu türlerin birbirine oranla dağılımını ifade eder eder. Örneğin, belli bir bölgede yaşayan hayvan türleri ve bu türlerin ekosistemdeki yoğunluğu tür çeşitliliğini belirler.

Ekosistem Çeşitliliği ise  farklı yaşam alanlarının çeşitliliğini tanımlar. Ormanlar, çöller, mercan resifleri, tundra her biri farklı bir yaşam alanıdır ve her biri kendi türleri ve genetik çeşitlilikleri ile birer ekosistem oluşturular.

 

Biyoçeşitlilik Hayatımızda Neden Önemlidir?

Biyoçeşitlilik, gezegenimizin sağlığı ve yaşamın devamlılığı için kritik bir unsurdur. Geçmişten günümüze, dünyadaki farklı dönüşüm süreçlerinde yaşamın varlığını sürdürebilmesi; ekosistemlerin, türlerin ve genetik çeşitliliğin zenginliğine bağlı olmuştur.

Doğadaki her canlı, birbiriyle görünmez bağlarla bağlıdır. Bir ekosistemde yüzlerce tür birbiriyle etkileşim halindedir; bir tür zarar gördüğünde, bu durum domino etkisi yaratarak diğer türleri ve nihayetinde ekosistemin dengesini tehdit eder.

Biyoçeşitlilik, doğanın direncini artırarak ekosistemlerin krizlere karşı ayakta kalmasını sağlar. Sadece bugün değil, gelecekte de canlı yaşamının sürdürülebilirliği için biyoçeşitliliğin korunması hayati önem taşır.
 

Biyoçeşitliliği Etkileyen Faktörler Nelerdir?

Doğanın Döngüsü ve Doğal Süreçler;

İklimsel Değişimler: Doğanın zaman içinde geçirdiği sıcaklık dalgalanmaları, deniz seviyelerinin değişimi ve buzulların erimesi, türlerin göç etmesine veya yeni yaşam alanlarının oluşmasına yol açar. Bu doğal süreçler, ekosistemlerin uyum sağlama kapasitesini gösterir.

Dönüştürücü Doğal Olaylar: Volkanik patlamalar, depremler, fırtınalar veya yangınlar, kısa vadede yıkım gibi görünse de uzun vadede toprakları zenginleştirir ve ekosistemlerin yeniden yapılanmasını sağlar. Bu dönüşümler, doğanın kendi kendini yenileme sürecidir.

 

Bu doğal faktörler, milyonlarca yıldır ekosistemlerin evrimini ve dönüşümünü yönetmiş, türlerin uyum sağlama ve değişen koşullara tepki verme yeteneğini şekillendirmiştir. Doğanın bu dinamik yapısı, biyoçeşitliliğin temel karakteristiğini oluşturur.

 

Biyoçeşitliliği Tehdit Eden Faktörler Nelerdir?

İnsan, doğanın bir parçası olsa da ekosistemler üzerinde yarattığı etkiyi kontrolsüzce büyütmüş, doğanın dengesini zorlamaya başlamıştır. Günümüzde kontrolsüz yapılan insan faaliyetleri, doğanın dengesini bozarak biyoçeşitliliği ciddi şekilde tehdit etmeye başlamıştır. Bu tehditler;

 

 

  • Habitat Kaybı ve Tahribi: Ormansızlaşma, şehirleşme, tarım faaliyetleri ve endüstriyel yapılaşma sonucunda doğal yaşam alanları yok edilmekte, türlerin barınma ve yaşam alanları giderek daralmaktadır.
  • Kirlilik: Plastik atıklar, sanayi faaliyetleri, kimyasal tarım ilaçları ve atıklar toprak, su ve hava kalitesini bozarak canlı yaşamını doğrudan tehdit etmektedir.
  • Aşırı Kullanım: Kontrolsüz avcılık, aşırı balıkçılık, kaçak avlanma ve doğal kaynakların sürdürülemez tüketimi, türlerin neslini hızla tüketmekte ve ekosistem dengesini bozmaktadır.
  • İstilacı Türler: İnsan faaliyetleri sonucu bir ekosisteme taşınan yabancı türler, yerli türlerin yaşam alanlarını daraltarak ekolojik dengeyi ciddi biçimde bozmaktadır.
  • Sürdürülemez Tarım ve Sanayi Uygulamaları: Verimsiz tarım teknikleri, kimyasal kullanımı ve kontrolsüz sanayileşme, doğal ekosistemleri tahrip etmekte ve toprağın ekolojik sağlığını bozmaktadır.

 

Ülkemizde Biyoçeşitlilik: Zenginlikler ve Tehditler

Türkiye, 1996 yılında Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ni onaylayarak, bu sözleşmeye imza atan ilk ülkelerden biri olmuştur. 

Ülkemiz coğrafi konumu, iklimi ve farklı ekosistemleriyle biyoçeşitlilik açısından dünyada öne çıkan ülkelerden biridir. Üç farklı biyocoğrafik bölgeye (Avrupa-Sibirya, Akdeniz, İran-Turan) ev sahipliği yapar ve bu durum farklı türlerin bir arada bulunmasına olanak tanır. Ülkemizde yaklaşık 12.000 bitki türü bulunur ve bunların %30'u endemiktir.

 

Türkiye’de biyoçeşitlilik ciddi tehditlerle karşı karşıyadır:

  • Tarım alanlarının genişletilmesi ve plansız tarım, doğal yaşam alanlarını yok ederek ekosistem dengesini bozmaktadır.
  • Su kaynaklarındaki kirlenme ve yanlış yönetim, su ekosistemlerini tehdit etmektedir.
  • İklim değişikliği ve ekstrem hava olayları, ekosistemlerin dengesini olumsuz etkilemektedir.
  • Bu tehditler, Türkiye’nin zengin biyoçeşitliliğini korumak adına alınması gereken önlemleri acil hale getirmektedir.

 

Biyoçeşitliliğin Korunması: Bireysel ve Kurumsal Sorumluluklar

Biyoçeşitlilik, ekosistemlerin kalbi ve yaşamımızın sürdürülebilirliği için hayati öneme sahiptir. Hem bireysel hem de kurumsal adımlarla bu zenginliği koruyarak, doğaya ve geleceğe katkı sağlayabiliriz. Biyoçeşitliliği korumak artık bir noktada tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü doğa hepimize ait ve tüm canlıların geleceği bu dengeye bağlıdır.

 

Bireyler Ne Yapabilir?

Bireysel olarak biyoçeşitliliği korumak için şu adımları atabiliriz:

  • Sorumlu tüketim alışkanlıkları benimsemek.
  • Geri dönüşüm ile atık miktarını azaltmak.
  • Kimyasal kullanımı azaltarak toprak ve su kalitesini korumak.
  • Yerel ürünler tüketerek sürdürülebilir tarımı desteklemek.
  • Doğal alanların korunmasına ve ağaç dikimine katkıda bulunmak.
  • Karbon ayak izini azaltmak için enerji tüketimini azaltmak ve yenilenebilir enerji kullanmak.

 

Şirketler Ne Yapabilir?

Şirketlerin biyoçeşitliliği koruma konusunda büyük bir sorumluluğu vardır:

  • Sürdürülebilir üretim yöntemlerine geçmek.
  • Çevresel etki analizleri yaparak faaliyetlerin doğaya zararını minimize etmek.
  • Biyoçeşitlilik projelerini desteklemek ve doğal yaşam alanlarını korumak.
  • Atık yönetimi sistemlerini iyileştirmek.

 

Bu adımların etkili bir şekilde uygulanması için, sürdürülebilirlik raporlamaları büyük önem taşır. Şirketler, çevresel etki ve biyoçeşitlilik alanındaki başarılarını raporlama yoluyla şeffaf bir şekilde takip edebilir ve stratejik kararlar alabilir. Biyoçeşitliliğin korunması, ESG (Çevresel, Sosyal, Yönetişim) çerçevesinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Çevresel boyut, habitatların korunması ve sürdürülebilir doğal kaynak yönetimini kapsarken; sosyal boyut, toplulukların bu süreçlere katılımını ve fayda sağlamasını içerir. Yönetişim boyutu ise, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini etkili şekilde hayata geçirmesi ve şeffaf raporlamalarla bu süreçleri izlenebilir kılmasıyla ilgilidir.

 

Enexion Group olarak, ESG kriterleri doğrultusunda sunduğumuz ESG danışmanlığı hizmetimiz  ile şirketlerin biyoçeşitliliği koruma hedeflerini destekliyoruz. Sürdürülebilir üretim, çevresel etki analizi ve etkili kaynak yönetimi gibi alanlarda sağladığımız çözümlerle, kurumların çevre üzerindeki etkilerini minimize etmelerine ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamalarına yardımcı oluyoruz. Stratejik sürdürülebilirlik danışmanlık hizmetlerimiz  ile sürecinizi daha etkili ve verimli yönetmek konusunda kapsamlı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

B-Corp
UNGC
Womens Empowerment Principles
Comminty Member
EPD

Copyright 2023 - İçerik hakları saklıdır.